SİNE KRİTİK

Alis Harikalar Diyarında / Alice in Wonderland - Alis Harikalar Diyarında

İngiliz yazar, matematikçi ve fotoğrafçı Lewis Carroll’ın 1865 yılında kaleme aldığı Alis Harikalar Diyarında ile bu maceranın devamı niteliğindeki Aynanın İçinden, edebiyat dünyası için bir devrim niteliğindeydi.

Yer yer Karındeşen Jack olduğu bile iddia edilen Carroll’ın Alice Liddell isimli, kendisi kadar gizemli bir kız çocuğundan etkilenerek yazdığı harikalar diyarı macerası, yazarının dil ve matematik bilgisi ile gözlem yeteneğinin sarsıcı bir film.

-----

Tim Burton filmlerini izlemek şahsım için her zaman çok keyifli olmuştur. Eğer sinema "görüntü ile hikaye anlatma sanatı" ise Tim Burton, her zaman bunu en iyi başaran sinemacılardandır şüphesiz... Onun, çocuksu bir masumiyete buladığı karanlık hikayeleri eşşiz bir görsellikle anlatma yeteneği, üretimlerin giderek fabrikasyon bir hal aldığı popüler sinemanın içinde gerçekten ayrıcalıklı bir yerde duruyor.

Tim Burton, bu defa Lewis Carroll takma isimli Charles Lutwidge Dodgson'un çok bilinen tribal masalı "Alis Harikalar Diyarında"yı, fetiş oyuncusu Johnny Deppi de yanına katarak kendi hınzırlığıyla anlatmanın peşine düşmüş... Masalı defalarca okumuş ve onlarca "Alis" çizgisi, filmi (bunlardan biri erotik bir yapımdı üstelik...) ve hatta tiyatrosu izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki, Tim Burton'un yarattığı "Alis Harikalar Diyarında" bundan sonrası için referans olacak...

Bunda en büyük pay, şüphesiz Tim Burton'un bu tarz kabus/masal öykülerini anlatmaktaki ustalığı olmakla birlikte "harikalar diyarı"nı görselleyen dijital efektlerin benzersiz lezzeti... Genelde dijital efektlere tavırlı bir seyirci olmakla birlikte, yönetmenin pek çok filminde görev almış olan Mike Lantieri ve ekibinin (Legacy Effects) elinden çıkan "Harikalar Diyarı", gerçekten de gitmek isteyeceğiniz bir masal ülke gerçekliğine kavuşuyor. Sadece efektler değil, makyajlar da avuçlar patlarcasına alkışlanacak kadar başarılı... "Mad Hatter"a geçilen torpil yüzünden biraz geri planda kalan "Cheshire Cat" Stephen Fry ve "Blue Caterpillar" Alan Rickman'ın makyajlarını özellikle beğendim.

Oyunculardan devam edecek olursak; Johnny Depp tüm Tim Burton işlerinde olduğu gibi yine delilikle masumiyet arasında giden rolünün hakkını veriyor ve yaşayan en iyi oyunculardan biri olduğunu ispatlıyor. Mia Wasikowska ise gayet başarılı ve "İngiliz" bir "Alis" olmuş... Kendisini pek sevmemekle birlikte Helena Bonham Carter'in da "Kırmızı Kraliçe" karakterine cuk oturduğunu belirtmek zorundayım. "Beyaz Kraliçe" Anne Hathaway ise narin güzelliği ile gotik bir masalın içine çok yakışıyor. Öykünün ruhuna uygun olarak abartılı oyunculuklardan medet uman ve istediğini alan Tim Burton enerjisini tüm ekibe geçirmiş gibi görünüyor. Ayrıca cast'taki simaların, benim usumda daha önceden izlediklerimle oluşmuş karakter betimlemelerine çok uyduğunu da eklemeliyim.Bu "Alis Harikalar Diyarında"ya bir şekilde aşina olan seyirciler için daha baştan bir benimseme yaratacaktır şüphesiz...

Yine de, özellikle yetişkin seyircileri uyarmak zorundayım ki "Alis Harikalar Diyarında" ne kadar evirseniz de, çevirseniz de hala bir çocuk masalı... Rivayete göre, Lewis Carroll'un afyon içerikli bir ağrı kesici olan Ludanum'u normalin üstünde dozda aldığı bir kır gezisi sırasında canı sıkılan yeğenlerine anlattığı bu masal, içerdiği gerçeküstü ögelerin çokluğu ve coşkusuyla, "mantıklı" düşünen yetişkinler için zorlayıcı olabilecek bir hikayeye ve kurguya sahip... Bu seyirci grubuna tavsiyem; mümkünse filmi 3D olarak izlemeleridir. 1950'lerde B sinemasının bir enstürmanı olarak parlayıp söndükten yıllar sonra yeniden popüler olan 3D sinema deneyimi, öykü ne olursa olsun, her yaştan izleyici için zevkli anlar yaşatıyor. "Alis Harikalar Diyarında" 3D sinemanın tüm etkileyici hilelerinden sonuna kadar faydalanan bir film, hatta şimdiye kadar gördüklerimin en iyisi ama sadece bu yönüyle kıymetli değil elbette...

"Alis Harikalar Diyarında" yönetmenin en iyi filmi değil. Yapımcı firmanın Walt Disney olması sebebiyle hikayenin tüm potansiyeli değerlendirilememiş gibi duruyor. Herşeye rağmen Tim Burton bu kıymetli ve tuhaf masalı yine "garip" öyküleri filmleştirmeyi seven bir yönetmen olarak, stüdyo sisteminin izin verdiğinin ötesinde, kendi kişisel dokunuşlarını katarak sinemaya uyarlamayı başarmış. Üstelik, sadece parlak ve neşeli vizyonlar yaratmak yerine, afyonun yol açtığı hafifleyerek yükselme duygusunu da aktarmaya çalışmış gibi görünüyor. Çocuklara ve masalları seven tüm yetişkinlere özellikle tavsiye ederim.

Not: Sosyal medya sitelerinde harıl harıl devam eden "Alis" mi "Alice" mi tartışmasına hiç girmek istememekle birlikte 1865 yılında yazılmış bu masalın, Cumhuriyet'in ilk yıllarında basılan halinin "Alis" olduğunu, filmin de bu geleneğe uygun olarak isimlendirildiğini belirtmek isterim.